12 Şubat 2009
December 28, 2010
Elveda
Ne kadar uzak olduğunu hatırlamadığım bir geçmişe ait anılar yumağı zihnimde yuvarlanırken içimde biriktirdiğim pişmanlık büyümeye ve bir kimliğe bürünmeye başladı. Bu duygu bir bataklık gibi beni daha da içine çekerek geçmişimle yüzleşmeye itti. Bir hatıra bir diğerine bağlandıkça yapbozun parçaları birleşmeye ve böylece kendi kişisel tarihim de bir anlam kazanmaya başladı. Anlamsız parçalardan oluşan hafızam bir anda olayları ve kişileri birbirine bağlamaya başladı. Herşey yerli yerine oturunca anladım ki, öfke ve pişmanlığım kendimden başkasına değilmiş. Yıllardır adresi yanlış yazılmış mektup gibi öfkem olmaması gereken yerlere uğramış, ancak şimdi yerini bulabilmişti. O an o karanlık odada ne yapacağımı bilemeden, ben ve öfkem başbaşa kaldık. Sorulacak soruları bir yana bırakıp bana bakınca yüzündeki öfke önce acıma duygusuna, daha sonra da hüzne bıraktı. Tek söz söyleyebildi; ‘Elveda!’. Bu onu son görüşüm oldu.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment