Pages

Search This Blog

June 23, 2010

Işık




Işıklı bir yolda gözlerim kamaştıkça bu fotoğraf aklıma gelir, bilmem ki nedendir..

June 9, 2010

Tae Guk Gi

38. paralelde 1950-1 de meydana gelen gelgit olayinda (Cin ile Amerika arasinda gidip gelen bir savas) birbirinden ayirt etmesi olanaksiz cekik gozlu binlerce insan Komunist-antikomunist olarak ikiye ayrilir. Bu insanlarin cogunlugu belki bu kelimenin anlamini dahi bilmeden aylarca davalari ugruna carpisir. Savasin kotu ve anlamsiz oldugunu herkes soyluyor da bunun acisini cekebilmek icin -sanirim- gercekten yasamak veya boylesine gercekci bir filmi izlemek gerekiyor.

June 8, 2010

Mektup -2-

Bugün farkettim ki; mektuplar çoklukla 'bugün ...' ile başlıyor. Bu da demektir ki mektuplar aslında öykü, deneme gibi planlanmış yazılar değil insanın gelip geçen bir hevesle anlık heyecanını paylaşma isteğidir. Belki bunun sebebi de sıkıcılığın paylaşılamayacak kadar saçma ve karmaşık, heyecanın sıradan cümlelerle anlatilabilecek kadar anlamlı ve tek düze olmasıdır. İşte sınırlarını daha şimdi belirlediğim bu kaidenin istisnası olarak sana -bir kez daha- yazmaya başladım.
Aslında günlerdir bu mektup üzerine kafa yoruyorum. Yaşamımda ufak da olsa bir heyecan kıpırtısı bulup kaydetmek için bir gölge gibi günlerdir kendimi takip ediyorum. İstedim ki benim de paylaşmaya değer okuyanları hayrete düşürecek ve -belki de- kıskandıracak anılarım olsun. 'Bugün başıma ne geldi bir bilsen...' ile başlayan bol ünlem işaretli hikayeleri seninle paylaşmak isterdim. Fakat anladım ki bu pek de mümkün değil.
Bazı akşamlar bir şeyler atıştırdıktan sonra kapalı duran televizyon ekranının karşısında uyuyakalıyorum. Sonra gece bir yarısı -olabilecek en kötü vakitte- uyanıyorum. Tekrar uykuya dalmak için çok geç ve işe gitmek için çok erken. Gözlerim yarı kapalı salonda yürüyorum. Derin bir konu hakkında düşünüyor gibi yavaş ve sakin adımlarla yürüyorum fakat hiç bir şey düşün(e)mediğimi de biliyorum. Ne kötü değil mi! Yarı uykulu halde herşeyin çok uzakta olduğunu hissetiğin gecenin en huzursuz vaktinde insan gerçekten gerçekten kim olduğunu kendine itiraf etmek zorunda kalıyor. Bu yüzden uyku ve yemek saatlerime daha bir dikkat eder oldum. Karanlıkta kendimle başbaşa kalmak istemiyorum artık. Çünkü ben ancak bir filmden veya kitaptan kotardığım çalışılmış sözleri arada bir kullanıp insanların az da olsa takdirini kazandığımda ve hatta neticesinde bunu tekrar tekrar hafızamda canlandırıp günlük (sahte) zaferlerime eklediğimde gülümseyebiliyorum. Ne yalan söyleyim bu halde mutlu olabilmenin tek yolu sanırım kendine bile yalan söyleyebilmek.
Not: Mektupları bildiğim son adresine yolluyorum. Hala orada yaşıyor musun bilmiyorum. Fakat ben yine de mektup atmaya devam edeceğim. Mektupları alıyorsan cevap yazmanı da istemiyorum. Çünkü sanırım ben buna pek hazır değilim. Bu isteğimi anlayışla karşılayacağını umuyorum.

Sevgiyle kal,

fk..