Pages

Search This Blog

August 28, 2010

O Zamanlar..

O zamanlar bilgisayar yoktu.*

Biz Almanya'dan dayımın getirdiği zamanına göre gayet oval hatlara sahip -siyah ön kısmı hariç- beyaz rengin hakim olduğu çift kaset çalarlı teybin başında radyo kanalları arasında zapping yaparak babamın bekarlık döneminden kalma arabesk kasetlerinin üstüne sevdiğimiz şarkıları kayıt ederek sosyalliğin dibine vururduk. Sabır ve disiplin gerektiren bu iş radyo sunucularının şarkının ortasında yorum yapma ve kanalın 'jingle'ını çalma gereksinimleri nedeniyle daha da zorlaşırdı. Bunun yanında kasetin A yüzünün son şarkısının listedeki şarkılardan geriye kalan zamana sıkışması zorunluluğu da eklenince geniş bir müzik bilgisinin zaruriyetini idrak etmiş, şarkıların uzunluklarını Casio kol saatimizin kronometresi ile kaydetmeye başlamıştık. O güne kadar kronometrenin salisesini 99'da durdurabilecek kadar zamana hakim olan biz istediğimiz şarkı gelene kadar radyonun başında zamanı unuturduk.

'Benimle oynama' parçasını dilimize düşüren Burak Kut, büyük Kemalist Çelik, arabası olan Mustafa Sandal ve o zamanlar Burak Kut'un gölgesinde kalan Tarkan karışık kasetlerimizde yer bulmuş şarkıcılardan aklımızda kalanlar.

O zamanlar Feysbuk yoktu.

Böyle geniş bir müzik yelpazemizin olduğunu göstermek için arkadaşlara link yollamak yerine, yoldan geçenlere teybin sesini sonuna kadar açıp repertuvarımızı dinletirdik.

O zamanlar internetten şarkı indirmek yoktu.

Üniversiteye başlayıp çeşitli burslar sayesinde cebimize biraz para girmeye başlayınca Dost Kitapevi'nin yolunu tutup müzik kasetlerine bir bir dokunarak hangi kaseti alacağımıza karar vermeye çalışırdık. Bu dönemde alınan kasetlerin kimisini dinlerken burun kıvırdık kimisini de pil bitip de walkman'den acayip sesler gelene kadar dinlerdik. Fakat inadına dinlerdik. Kutsal bilgi kaynağı'ndan aklımızda kalan bir kaç bilgi kırıntısı ile alınan Katatonia'nın ön ve arka yüzünde toplam sadece altı şarkı olan Brave Murder Day albümünü dinlerkenki hayal kırıklığı ve Nekropsi'nin Mi Kubbesi'nin enstrümental olduğunu kasetin ancak sonuna geldiğinde anlamamıza rağmen uzun süre walkmanize arkadaşlık etmesi bu döneme tekabül eder.

O zamanlar imdb yoktu.

Kızılay'da Eylül Pasajında güvendiğimiz bir vcd satıcısının 'bu filmi beğendiyseniz bunları muhakkak izlemelisiniz!' telkiniyle kiraladığımız VCD'leri Maltepe Pazarından ucuz yollu aldığımız vcd çalara takıp heyecanla izlerdik.

Günler geçti devir değişti, ortadan bir anda kaybolan Almanyalı teybin yerine aldığımız YUMATU bozulunca çöpe attık. Walkman'den daha fiyakalı ve daha küçük mp3 çalarımıza internetten indirdiğimiz ve hangi albüme dahi ait olduğunu bilmediğimiz binlerce şarkıyı yarısına bile gelmeden 'next song' deme lüksüne sahip olduk. VCD çaları eski evde emekliye ayırdık. Tam teçhizatlı bilgisayarımızda izlemeye dahi erindiğimiz yüzlerce film bir 'delete' tuşu ile silinmeyi bekliyor. imdb top100 ve daha niceleri varken hangi filmi izlesem diye vcd'ci abiyi görmemize hiç gerek yok. (Zaten kendisi artık vcd satmıyor/kiralamıyor.)

O zamanlar bunların hiçbiri yoktu.

Madem öyle..

Madem o zamanlar hiç bir şey! yoktu..

Biz neden hala geçmişten gülümseyerek bahsedebiliyoruz?

---
* O zamanlar Olric yoktu... Oğuz Atay - Tutunamayanlar..

No comments: